akildisi-ama-öngörülebilir

Kitap Tavsiyesi: Akıldışı Ama Öngörülebilir

Kitap Tavsiyesi: Akıldışı Ama Öngörülebilir

Hayatınızda hiçbir ürünü sırf çok büyük bir indirime girdi, eğer şimdi bu fiyata satın alamazsam asla alamam diye korktuğunuz için satın aldığınız oldu mu? Klasik iktisat teorisine göre, satın aldığımız bir ürünü, tamamen kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda, ürünün bize sunduğu faydanın o ürünün fiyatından daha fazla ya da en azından denk olduğu noktada alırız. Fakat aslında gerçek hayatta işler pek de öyle işlemez. Anlık duyduğumuz bir heyecan, ürünlerin bulundukları bağlam, fiyatlarının düşmesi gibi pek çok unsur bizi rasyonel kararlar vermekten alıkoyar. Dan Airely, tüm bu rasyonel olmayan davranışlarımızın aslında sistematik olduğunu, yani bizim “akıldışı ama öngörülebilir” varlıklar olduğumuzu savunuyor. Akıldışı davranışlarımızın farkına varıp onları incelemenin de davranışsal iktisat teorisinin yaklaşımıyla mümkün olduğunu söylüyor. Yazar tüm bu iddialarını Akıldışı Ama Öngörülebilir isimli kitabında anlatıyor!

Kitap Ne Anlatıyor?

Kitap, normalde ilgimizi çekmeyecek bir ürünün, “tuzak etkisi” adı verilen bir yöntemle nasıl bizlere pazarlanabildiği anlatılıyor. Dan Airely bu konuyu onlarca bilişsel deneyle test edip elde ettiği verileri 13 başlık altında toplayıp öğretici bir kitap haline getiriyor. Eğlenceli anektodları ve rahat okunabilen bir dile sahip olan kitapta, verilen örnekler konuyu anlama açısından oldukça önemli. Örneğin kitapta ücretsiz yapmaktan mutlu olacağımız gönüllü bir işe çok düşük bir ücretle bize teklif geldiğinde neden yapmaktan vazgeçtiğimiz, kredi kartı kullanmanın kolaylığının baştan çıkarıcılığı sebebiyle dolaplarımızı aslında ihtiyacımız olmayan eşyalarla doldurmamız, bir ilaca yüksek bir ücret ödediğimizde düşük fiyatlı ilaçlara göre daha etkili olduğunu düşünmemiz bu örneklerden bazıları.

Yazar, kitabı yazmasındaki amacının, kitabın sonunda bizi ve çevremizdeki insanları nelerin memnun ettiğini yeniden düşünmemize yardımcı olmak olduğunu söylüyor. Aslında amaçlandığından çok fazlasına ulaşan bir kitap yazmış olduğunu söyleyebilirim. Yazar, klasik iktisat teorisinin fazlasıyla iyimser olduğunu çünkü mantık yürütme kapasitemizin sınırsız olduğunu var saydığını söylüyor. Oysa davranışçı iktisadın, insanın kararlarının çok kolay yönlendirilebilir olduğunu, ertelemeye meyilli olduğumuzu, seçeneklerimiz çok olduğunda hedeflerimizden uzaklaştığımızı, beklentilerimizin algılarımızı çok farklı yönlendirebildiğini, sahtekâr olduğumuzu düşünmeden sahtekarlık yapabildiğimizi, kısaca hiç de rasyonel olmadığımızı var saydığını söylüyor. Bizi akıldışılığa iten faktörlerin farkına varmamızı sağlayarak, doğamızda var olan kusurlarımızın üstesinden gelebileceğimiz yollar bulabileceğimizi gösteriyor.

Kitaptan Bazı Alıntılar

Kitabın 13 bölümü içinden benim favori kısmım 4. bölüm oldu. Bu kısımdan size iki alıntı bırakmak istiyorum.

“Bir çalışana 1000 dolar değerinde bir hediye mi, yoksa nakit olarak ekstra 1000 dolar mı vermelisiniz? Hangisi daha iyi olur? Eğer çalışanlara soracak olursanız, çoğu durumda büyük ihtimalle hediyeden çok nakit parayı tercih edeceklerdir. Her ne kadar bazen yanlış anlaşılsa da hediyenin kendine özgü bir önemi vardır -işveren ile çalışan arasındaki sosyal ilişkiye destek olarak bu yolla herkes uzun vadeli yarar sağlayabilir.”

 

 

“Görünüşe göre para insanları motive etmenin çoğunlukla en pahalı yoludur. Sosyal normlar sadece daha ucuz olmakla kalmaz, aynı zamanda daha etkilidir.”

 

Uğur Eroğlu

Walt-Disney

Walt Disney

Walt Disney Kimdir?

Walt Disney’ in hiç var olmadığını düşünelim. Sevdiğimiz onca karakterin hiç yaratılmadığı, sihirin, ilginç hikayelerin ve sayısız çizgi filmlerin, dünya üzerinde gitmeye can attığımız, hayal dünyamıza yeni renkler katan o eğlence parklarının hiç ortaya çıkmadığı bir dönemde yaşasaydık hayatımız epey sıkıcı geçmez miydi? Eğer cevabınız evetse, Walt Disney’in ilginç hayatını ve girişimcilik yolculuğundaki bu istikrarı nasıl yakaladığını gelin hep beraber inceleyelim.

Asıl adı Walter Elias Disney olan Walt Disney, 5 Aralık 1901 yılında ABD’nin Illinois eyaletinde Flora ve Elias Disney’in 5 çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Dört yaşına geldiğinde ailesiyle beraber Missouri’ye taşındı ve sanata yeteneği olduğunun sinyallerini o yaşlardan itibaren vermeye başladı.

Walt Disney’in Çocukluğu

Küçük yaşlardayken, babasının okumayı çok sevdiği bir gazetedeki çizgi romanları kopyalayarak yeteneğini geliştirmeye odaklandı. Hatta bunu bir iş haline getirip, 7 yaşındayken, sefaletle mücadele eden ailesine destek olabilmek adına çizimlerini satmaya başladı. Bu şekilde küçük kazançlar elde etmesine rağmen oldukça zor bir çocukluk dönemi geçiren Walt Disney’in ailesi ekonomik olarak gerçekten kötü bir durumdaydı. 10 yaşındayken ailesiyle birlikte Kansas’a taşındı. Kansas’ta bir tren garında atıştırmalıklar ve gazete satıyordu. Walt Disney trenlerle o kadar çok vakit geçirmiş olacak ki yarattığı olağanüstü tema parklarda, çocukluğundan başlayan tren sevdasının etkilerini görmek mümkün. Walt, Kansas’ta yaşadıkları dönem boyunca hem okuyup hem garda çalıştı. Bu çok yorucu olsa da bu işi 6 yıl boyunca yaptı çünkü sorumlulukları bazı çocuklarınkinden çok daha farklıydı ve bu süreden sonra ailesi ile birlikte doğduğu yer olan Chicago’ya geri döndüler. 14 yaşındayken katıldığı sanat kursunda çizim yapan Disney, bir yandan okula, bir yandan da Chicago Sanat Enstitüsü’ne gidiyordu.

Mickey Mouse Nasıl Doğdu?

16 yaşında okulu bıraktı ve ambulans şoförü olarak Kızıl Haç Ordusu’nda görev aldı. 1919 yılına kadar Fransa’da Kızıl Haç’ta çalıştıktan sonra Amerika’ya döndü. Amerika’ya döndükten sonra çizim yapmaya devam eden Walt Disney, karikatürlerini çeşitli gazetelere yayınlatmaya çalışsa da çalışmalarını bir türlü beğendiremedi ve tam bu sırada bir rahip, kilisesinin etkinliklerinin resmini çizmesi için Disney’e teklifte bulundu, Walt teklifi kabul ederek küçük bir ücret karşılığında çalışmaya başladı. Aynı zamanda çalışması ve kalması için ona kilise içinde bir oda verildi. Bu kilisedeki odasında bir fare ile birlikte yaşıyordu. Bu fareden her ne kadar korksa da, ona Mortimer ismini taktı ve onu resmetmeye başladı. Bu çizimler, onu ileride dünyanın en ünlü yapımcısı yapacak olan Mickey Mouse çizimleriydi. Yeni karakter son derece özeldi; insani, maceraperest ve  iyimserdi. Walt Disney’in, bu karakteri kendisinden esinlenerek yarattığı söylenir. Fare Mortimer’in adını daha sonraları eşinin isteğiyle Mickey olarak değiştirdi. Mickey Mouse ile başlayan serüven, kardeşiyle kurdukları prodüksiyon şirketi ile büyüdü. Mickey’in ardından, kız arkadaşı Mini Mouse ortaya çıktı; ardından Pl, Neşeli Tavşan Oswald ve diğer ünlü Walt Disney karakterleri doğdu.

 

Walt Disney Animasyon Yapmaya Nasıl Başladı?

1923’te Hollywood’a gelmesi ve garajdan bozma bir stüdyo açmasıyla animasyona yönelme kararı alan Walt Disney’in ilk hayata geçirmeyi planladığı çizgi film ise “Alice Harikalar Diyarı” idi. 1930’lu senelerde Disney, birçok başarılı çizgi filme imza attı. Başarılı geçen birkaç yılın ardından, ilk uzun metrajlı filmi ‘’Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’’i duyuran Walt Disney  animasyon dünyasının sınırlarını zorlamaya devam etti. Herkes bunun iyi bir fikir olmadığına ve başarılı olamayacağına inanıyordu. Yakınları da bu konu hakkında kendisini defalarca ikna etmeye çalışsa da Walt kimseye aldırmadan banka kredisi alıp bu filmi hayata geçirmeye uğraştı. Kendi ekibi dahi herkes filmin Disney Stüdyolarını bitireceğine inanıyordu. Ancak Walt Disney pes etmedi ve film 1937 yılının en iyi animasyon filmi oldu. Sayısız ödüle layık görüldü ve Disney’e harcadığı her kuruşu katı katına kazandırdı.

Disney Park

Birgün Walt Disney’in aklına bir tema park yaratma fikri geldi. Kurmayı düşündüğü park dünya üzerinde eşi benzeri olmayan, her yaştan insanı cezbedebilecek fantastik unsurlar barından adeta sihir dolu bir yer olmalıydı. Hayalperestliği ile bilinen Walt Disney 1954 yılında Disneyland adını verdiği fantastik dünyanın kapılarını açtı. Yıllar sonra ikinci bir tema park kurma hayalleri kurarken bir yandan da sağlığını yitiriyordu. 15 Aralık 1966’da gırtlak kanserinden dolayı hayatını kaybetti ve hayalini kurduğu ikinci tema parkını açamadı. Fakat ölümünden birkaç yıl sonra yapım şirketini de beraber kurdukları kardeşi Roy, 1971’de Walt Disney World’u açtı.

Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen Walt Disney dünyanın her yerinde adı anılan, yapımları tekrar tekrar izlenen, hikayeleri anlatılmaya devam eden, kültürel mirası nesilden nesile aktarılmaya devam etmekte ve  22 Oscarlık rekoru hala kırılamamış, önemli bir girişimcidir.

      “Hayalleriniz ancak onları takip etmeye gerçekten cesaretiniz olduğunda gerçekleşir.”

       Walt Disney

Buse Kahraman

networking

Networking

“Network’ünü Arttır, Fırsatları Kaçırma, Bağlantı Kur” Tamam da Nasıl?

Başlamak size bağlı; ya en zoru ya en kolayıdır. Fakat ne olursa olsun siz sadece sohbet etmeye başlayın, gerisi kendiliğinden gelir zaten. Kimsenin birbirini tanımadığı bir ortamda yahut tersi durumda da birilerinin yanına gidip kendinizi tanıtarak sohbete başlayabilirsiniz. Bazen sıcak bir gülümseme ve bir “merhaba” bile yeterli olur. Karşı taraf da buna açıksa, zaten beden duruşu, mimikleri kendini ele verir. Bir iki networking aktivitenizi insanları gözlemleyerek, onları “okuyarak” geçirebilirsiniz. Gözlem gücünüz arttığında, “kimlerin yanına gitmeli? Kimlerle konuşabilirim? Ne kadar konuşmam yerinde olur?” gibi sorulara kendiliğinden yanıt bulabilirsiniz.

Sohbet etmek, Networking felsefesinin temel taşıdır. Ancak, size karşı kaba bir tutum gösterdiklerinde karşı atak yapmak yerine sakin olmalısınız. Normalde yapıcı insanlar benle başlayan cümlelerden uzak dururlar. Karşısındakini sohbete dahil etmek için “siz” ya da samimiyet olduğunda “sen” diye hitap ederler. Ancak araştırmalara göre, zor insanlarda bu ters tepiyor. Çünkü adeta bir düşünce yaptırımı olarak değerlendiriyor ve tartışmayı derinleştiriyorlar. “Bence” ile başlamak bu kişilerde doğru bir taktik olabilir.

Özellikle Türk insanı duygu yoğun bir yapı ve kültüre sahiptir. Bir Networking’e olumsuz duygularla katıldığınızda birçok kişi bunu fark edecektir. Bu size tanışma için ilk seçenekleri olmamanız olarak döner. Böyle durumlarda kendinizi motive etme, dik duruş ve gözlere yansıyan olumlu bir tebessüm kilit başarı etkenleridir.

İyi Networking Nasıl Yapılır?

İyi Networking yapmak, yani Networker olmak için çevrenizi farklı bir gözle değerlendirmelisiniz. Büyük kurumların hepsinin bir iletişim stratejisi ve varoluş vizyonu vardır. Bireylerin de aynı şekilde olmalıdır. Networking sürecindeki konuşma, görünüş, göz ve vücut diliniz vermek istediğiniz mesaj ve bırakmak istediğiniz etkiye göre her ortama özel planlanmalıdır.

Unutmayın ki bağlantılarınız kadar güçlüsünüz. Bağlantılarınız hayatınızı kolaylaştırır. Daha fazla iş yapmanızı ve daha iyi yerlere gelmenizi sağlar. Peki bu bağlantı nasıl sürdürülebilir? LinkedIn aracığıyla

Harris Interactive’in Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre herhangi bir iş birliği öncesi tarafların yaklaşık yüzde 42’si birbirlerini Google’dan arıyorlar. Bu oran, işe alım sürecinde (CareerBuilder rakamlarına göre) yüzde 70’e çıkıyor. Özetle, ilk izlenim her geçen gün daha fazla dijitalleşiyor. Bunu yönetebilecek en etkili yer de LinkedIn profiliniz olarak öne çıkıyor.

LinkedIn, hizmetlerini şöyle tanımlıyor: “Sizinle iletişim kuruyor ve üyeler arasında iletişim oluşturuyoruz. Bazı mesajlar için hangi tür ve ne sıklıkla mesajlar alacağınızı kontrol etmeniz için ayarlar sunuyoruz. Hizmetlerimiz, diğer kişilerle bağlantı kurmanıza, iş ve ticari fırsatlar bulmanıza ve bu fırsatlar için bulunmanıza, güncel bilgiye sahip olmanıza, eğitim almanıza ve daha üretken olmanıza yardımcı olur.”

Hadi bir LinkedIn profili oluştur; network’ünü arttır, fırsatları kaçırma, bağlantı kur!

Miray Ulubay

 

business-angel-3410930_1920

Melek Yatırımcılar

Kimdir Bu Melek Yatırımcılar?

Kısaca tanımlamak gerekirse melek yatırımcılar; bir iş fikri olup sermayesi olmayan, başlangıç veya büyüme aşamasında olan girişimlere yatırım yaparak belli bir hisse alıp şirkete ortak olan yatırımcılardır diyebiliriz. Melek yatırımcılar sadece finansman olarak değil, bilgi birikimlerini ortaya koyarak iş modeli geliştirme, fikir, strateji gibi konularda mentorluk sağlayarak destek olur. Girişimlere başlangıçtan yatırım yapmak isterler. Bu yatırımlar risklidir, büyüme potansiyeli yüksek startup’lara yatırım yapıp birkaç yıl içerisinde startup’ı büyütüp hisselerini devrederek sermaye getirisinin birkaç katıyla geri çıkmayı planlar.
İnovasyon ve teknoloji ekosisteminin büyümesine katkısı olan melek yatırımcılık, Dünya’da oldukça yaygındır ve Türkiye’de de artık önemli bir yer edinmektedir. Melek yatırım piyasası Avrupa’da 9,8 milyar Euro’yu; ABD ve Kanada’da ise 26 milyar doları aşmış durumda ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Hazine Müsteşarlığı ’da melek yatırımcılık faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla Bireysel Katılım Sermayesi hakkında bir yönetmelik çıkarmıştır.
Melek yatırımcılar hem bireysel hem de grupça hareket edebilir. Silikon Vadisi’nde melek yatırımcıların bir arada bulunduğu restoranlar ve networkler bulunmakta ve bu networkler Türkiye, Avrupa, Uzak Doğu’da da yer almaktadır.

Melek Yatırımcı Nasıl Olunur?

Birçok ülkede ‘’Business Angel’’, ‘’Angel Investor’’ gibi isimler kullanılırken ülkemizde ise bir süredir ‘’Melek Yatırımcı’’ olarak kullanılmaya başlanıp yönetmeliğe ‘’Bireysel Katılım Yatırımcısı (BKY)’’ olarak girmiştir. BKY olabilmek için Hazine Müsteşarlığına başvurarak BKY Lisansı almak gereklidir ve bu lisansı alabilmek için bazı şartlar aranmaktadır. Bunlar;

1)Yüksek Gelir veya Servet Kriteri

Ücretli çalışanlar için yıllık ücretlerinin gayrisafi tutarları toplamı olarak ifade edilen yıllık gayrisafi geliri en az 200.000 TL olan
Veya
Müracaat anında sahip oldukları her türlü menkul ve gayrimenkul varlıklarından oluşan kişisel servetin toplam değeri en az 1.000.000 olan yatırımcılar.

2)Tecrübe Kriteri

Bu kriterde finansal güçten ziyade tecrübe yetkinlikleri aranır.
Banka ve finansal kuruluşlarda fon veya portföy yöneticisi olarak ya da banka ve finansal kuruluşlarında müdür veya dengi bir pozisyonda ya da daha üst bir pozisyonda en az iki yıl iş tecrübesine sahip olan
Veya
Lisans alınmadan önce son beş yıl içinde en az iki yıl, yıllık cirosu en az 25.000.000 TL olan bir işletmede genel müdür yardımcısı veya dengi bir pozisyonda ya da daha üst bir pozisyonda çalışan olmak gibi özellikler aranır.

Türkiye’deki aktif melek yatırım ağları:
Önemli startup’ların içinde destek bulduğu bu melek ağları birçok girişimi büyümeye götürmüştür.
-Galata Business Angels
-ŞirketOrtağım
-TRAngels Melek Yatırım Ağı
-İstanbul Startup Angels
-Keiretsu Forum Türkiye
-EGİAD Melekleri
-BUBA Business Angels
-Telos Angels İstanbul
-Bahariye Business Angels
-BIC Angels

Yağmur TAMER

hirenellur-signage

Elektriksiz Yerler: BuffaloGrid’in Fikirleri

Günümüzde insanlar çok hızlı bir şekilde haberlere ulaşıp gündemi anında takip edip birbirleriyle sürekli iletişim halindeler. Tüm bunlar gelişmiş mobil ağlar ve akıllı telefonlar sayesinde yapılmakta. Dünyada akıllı telefonlara 50$ gibi makul fiyatlarla da erişebilirsiniz. Öte yandan dünyada 1,2 milyardan fazla insanın elektriğe bile erişimi yok.

Londra merkezli BuffaloGrid adlı girişim, bu soruna kendilerini adamış haldeler. Girişim, kırsal kesimde yaşayan insanlara güneş enerjisiyle elektrik ve internet bağlantısı sağlıyor. Çalışmalarına test alanı olarak Hindistan’ın kırsal bölgelerini seçmişler.

BuffaloGrid, 2011 yılında üniversiteli iki arkadaşın kurduğu bir girişim ve şu anda 20 kişilik bir takıma sahip. Hindistan’da 2 milyon kişiye hizmet vermekteler. Amaçları, Hindistan’da elektrik erişimi olmadan yaşayan 240 milyon kişiye ulaşıp Sahra Altı Afrika ve Güney Amerika’da yaşayan muhtaç insanlara hizmet etmek. Kendi söylenceleriyle ‘diğer bir milyar kişiye elektrik ve internet sağlamak’.

Fiyatlandırmaları ise aylık abonelik olarak iki şekilde: Standart 54$ ve İş yerleri için 87$. Size güneş paneli ve bu panelle şarj olabilen bir cihaz veriyorlar. Bu cihaz depoladığı enerjiyle hem elektrik hem internet bağlantısı sunuyor.

Yatırımcıları arasında Hindistan’ın en büyük telekomünikasyon şirketlerinden Airtel ve Microsoft bulunmakta. Geçtiğimiz çarşamba günü 3,8 milyon € yatırım alan Buffalo Grid, bu yatırımı altyapılarını geliştirmek ve daha fazla insana ulaşmak için kullanacaklarını ifade etti.

BuffaloGrid CEO’su Daniel Beccera, “İnsanlara elektrik ve internet sağlamanın yanı sıra kırsal bölgelerdeki iş yerlerini dijital dünyaya entegre ediyor ve onlara online satış imkânı veriyoruz.” dedi.

Görkem Kilit

30462-posts.main_image

Modern Çağın Sanal İllüzyonu : Artırılmış Gerçeklik

                                 

 Hepimiz günlük hayatımızda bolca fotoğraf,video veya selfie çekeriz. Bazen ise selfie işini eğlenceli bir hale getirmek için uygulama filtrelerini kullanırız. Kamerayı yüzümüze tuttuğumuzda ortaya çıkan dans eden ayıcıklar, sevimli kediler, kalpli emojiler ve daha birçok filtre vardır. Peki bu filtreleri kullanabilmemizi sağlayan şey nedir? Bütün bunları yapabilmemizi sağlayan şey ‘’arttırılmış gerçeklik’’tir.

   Basitçe anlatmak gerekirse içinde bulunduğumuz dünyaya sanal ortamda yaratılmış görüntülerin yerleştirilmesine arttırılmış gerçeklik denir. Birçok kişi arttırılmış gerçeklik ile sanal gerçekliği birbirine karıştırmaktadır. İkisini birbirinden ayıran en büyük fark, arttırılmış gerçeklikte sanal gerçeklikten farklı olarak dış dünyayla bağının kopmaması ve başka bir sanal ortama girilmemesidir. Arttırılmış gerçekliğin kullanıldığı alanlara bakacak olursak günümüzde popüler olarak kullanılan uygulamalardan  Snapchat ve İnstagram olmak üzere birçok oyun söylenebilir. Temmuz 2016’da piyasaya sürülen Pokemon GO ilk lokasyon bazlı artırılmış gerçekliği kullanan oyunlardan biridir. Birçok marka , ürünlerini daha iyi pazarlamak için bu teknolojiden yararlanmaktadır . Örneğin IKEA AR bazlı bir uygulama geliştirerek ürünlerin evinizde nasıl görüneceğine bakabilmenizi sağlıyor ve böylece pazarlama stratejisine AR’ı dahil ediyor.

Sadece ünlü markalar değil medya sektörü, turizm sektörü, eğitim ve sağlık sektörüde bu teknolojiden yararlanıyor. Türkiye’ye gelecek olursa bir boya firması bu teknolojiden şu şekilde yararlanıyor. Öncelikle evinizde istediğiniz odaya telefonunuzu tutuyorsunuz ve yapmak istediğiniz rengi seçiyorsunuz böylece rengin salonunuzda nasıl duracağına karar verme süreciniz hızlanıyor. Aynı şekilde Sakıp Sabancı Müzesi de bu teknolojiyle bir uygulama yoluyla telefonunuzu eserlerin üzerine tuttuğunuzda eserler hakkında bilgi edinmenizi sağlıyor.İşte hayatımızın içindeki bu illüzyonlar hem hayatımızı renklendiriyor hem de hayatımızı kolaylaştırıyor. Gün geçtikçe hayatımızın bir köşesini dolduracak olan bu teknolojiyi gözlemlemek gerçekten keyif  verici.

C67D3A3B-6553-4ADF-9136-03FD1B258D4F

Ders Çıkışı Hadi Bir Kahve İçelim Kafeleri!

Merhaba! Bu sene son sürat #farkyarat sloganımızla devam ediyoruz. Bu bloğumuzda da özellikle İstanbul Üniversiteliler için uygun fiyatlı, okul çıkışında gidebilecekleri yakın 5 lokasyonu seçerek cafeleri derledik. Umarız keyifle okur ve gittiğinizden memnun kalırsınız. İyi okumalar !

 

ÇAYİSTANBUL KİTAP & CAFE – BEYAZIT

İlk durağımız okulumuza en yakın konumda bulunan Çayistanbul. En önemli özelliği tabi ki kitap cafe olması. Dilerseniz kitap okuyabilir, ders çalışabilir ya da kulüp toplantılarınızı burada yapabilirsiniz. Özellikle cafenin alt katı bu durumlara çok müsait bizden söylemesi. Hem açık alan hem de kapalı alana sahip olmasıyla da oldukça büyük bir mekan. Fiyatlar görselliği ön plana alırsak gayet normal düzeyde. Ancak şöyle bir durum var ki okul çevresindeki cafelerde siparişlerin genel bir gecikme durumu var burada da bu tarz olaylar yaşanabiliyor, haberiniz olsun. Bunun dışında eğer canınız okuldan çok uzaklaşmak istemez ve farklı mekana gitmek isterseniz burayı size önerebiliriz. Umarız kitap cafeler insanlara kitapları sevdirerek bizi mutlu etmeye devam eder.

 

EVVELA – SİRKECİ

Bir cafe küçük, sıcacık olunca hele ki tatlısı da ön plana çıkarsa gidilmeden olmuyor. Burası da işte o cafelerden biri. Okulun önünden tramvay’a binip Sirkeci durağından inip yürüyerek kolayca gideceğiniz ve her türlü ulaşıma da yakın olduğundan iyi bir lokasyona sahip. Menüde bulunan “mümkünse” tatlısını denemelisiniz, porsiyonlar oldukça doyurucu. Fakat kalabalık gittiğinizde yer sıkıntısı olabilir, bekleyebilirsiniz. Bunun dışında oralardan geçerken canım tatlı çekti derseniz bir uğramanızı tavsiye ederim.         

ŞİRİN FIRIN – GALATA

Her manzara da gözümüze çarpan , içeri girmek için upuzun kuyruklar oluşan Galata Kulesi’nin oralardayız şimdi de. Kuleye giden yolun üzerinde adı gibi şirin mi şirin, tatlıları oldukça güzel, çeşitli olan menüsü ve makul fiyatlarıyla bize göre öğrencilerin gönlünde taht kuracak bu mekandan bahsetmeliydik tabi ki. İlk olarak kalabalık gittiğinizde sıra bekleyebilirsiniz, oldukça yoğun olabiliyor. Ürün çeşitliliği olarak pastalar, kurabiyeler, kekler, salatalar ve makarna gibi bir fırından fazlası aslında. Ve hepsi de çok lezzetli gözüküyor. Bunun dışında iyi bir bitter severseniz “Şeytan” kekini denemenizi tavsiye ederim. Hem Galata’yı görelim görmüşken de bir kahve ve yanında da tatlı olsun düşünceniz olursa buraya mutlaka uğrayıp görmenizi isteriz.

      

ATÖLYE KAFASI “HANGAR” – BALAT

Yıllar önce sessiz sakin bir yerken şimdi İstanbul’un ikonik bölgelerinden olan Balattayız. Bu bölgede hangar da öne çıkmış cafelerden biri. Özellikle adı üstünde “Hangar” dan bozma teması ve salaş görüntüsüyle insanlar rahat ediyor. Merkezi konumundan dolayı da sahilde gezebilir veya Balat’ın tarihi sokaklarına dalabilirsiniz. Cafe’nin içerisine baktığınızda göze çarpan ilk şeylerden biri de orada bulunan eşyaların tahtadan ve satılık olması !  Menü olarak baktığımızda ise fiyatlar düşük değil , bir hafta sonuna özel gidebilirsiniz. Bizim tavsiyemiz ise gitmişken kahvaltı etmek. Diğer bir farklılık ise çatal ve bıçağın tahta olarak gelmesi eğer farklılıkları sevmiyorsanız söylememizde fayda var. Bunun dışında akşamları da canlı müzik etkinlikleri oluyor takip etmenizi öneririz !

   

COFFEETOPİA – EMİNÖNÜ

Son durağımız Eminönü de Nimet Abla’ya yakın bulunan Coffeetopia. Burası da Eminönü kalabalığında yorulduğunuzda veya zaman geçirmek isterseniz uğrayabileceğiniz bir yer. Ana konsept kahve olarak belirlendiği için konsept daha modern oluşturulmuş. Üst katta uzun bir masası mevcut kalabalık giderseniz oturmaya müsait bir ortam. Bizce aklınızda bulunsun yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz 😊

     

 

Fotoğraf kaynakları: Pinterest, coffee.digital, zomato, TripAdvisor

 

thumbnail_103705b4-a27c-4872-8581-a1319a0c9d67

StartUp Hukuku: Girişiminizi Kendiniz Koruyun!

Teknolojinin hızlı gelişimiyle beraber gün geçmiyor ki hukuk dünyasında da yeni bir dal ortaya çıksın. Startup hukuku girişim fikirlerinin korunması ihtiyacıyla yeni hukuk dalları arasında yerini almakta.
GİRİŞİMCİLERİN FİKİRLERİ GÜVENDE
Hızlı büyüme için tasarımlanmış , ihtiyaç gideren, sürekliliğe sahip fikirlerimiz startup hukukunun konusunu oluşturuyor. Peki nedir bu startup hukuku gelin yakından bakalım.
STARTUP HUKUKU NEDİR?
Startup hukuku sahip olunan girişim fikrinin, ticari bir kazanç veyahut şirket olma evrelerindeki gelişimlerini, özelliklerini ,sorunlarını ele alıp bu kural ve çerçeveleri belirleyen hukuk dalıdır. Girişim projesinin çalınması, kopyalanması gibi durumlara karşı korunması ve hukuku bir zemine oturtulması amacını güder. Kendine özgü (Sui generis) bir hukuk dalıdır. Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, Rekabet Hukuku gibi çeşitli hukuk alanlarıyla yakından ilgilidir .Bu kadar fazla hukuk alanıyla ilgili olmasına rağmen hala gelişme aşamasında olan bir hukuk dalıdır.
Startup hukukunun uygulanma süreci:
İLK AŞAMA FİKRİMİZİN ORTAYA ÇIKIŞI: Fikrin çalınması, kopyalanması gibi durumlara karşı hukuksal açıdan korunma amaçlanır. Patent, marka, model ve fikir tescili yapılmakta, bunların yanı sıra telif hakları belirlenmektedir.
İKİNCİ AŞAMA SÖZLEŞMELER AŞAMASI: Başta pay sahipleri, ortaklar olmak üzere projede etkisi bulunan kişiler için çeşitli sözleşmeler düzenlenmektedir. Pay paylaşım anlaşmaları, gizlilik sözleşmeleri, rekabet sözleşmeleri, çeşitli iş sözleşmeleri, pay sahipleri ve ön protokol sözleşmeleri gibi sözleşmeler yapılır.
SON OLARAK PROJEMİZİN OLGUNLAŞARAK ŞİRKETLEŞMESİ: Tarafların çıkarlarına göre ayrı bir tüzel kişiliğe sahip şirket kurmaları ve şirket protokolünün tam anlamıyla oluşturulması amaçlanır. Tarafların kendi ihtiyaçlarına en uygun türdeki şirketi seçmeleri önem arz etmektedir. Çünkü kurulacak şirket türüne göre tarafların yükümlülükleri ve sorumlulukları değişikliğe uğrayacaktır. Gerek üçüncü kişilerden kaynaklı riskleri önlemek gerekse kendi iç ilişkilerindeki olabilecek ihtilafları minimuma indirmek adına, tarafların hissedarlar sözleşmesi yapması tavsiye edilmektedir. Yapılacak bu tür sözleşmeler ile tarafların iç ilişkideki rolleri, hisse devri prosedürü, karar alma mekanizması, gizlilik, rekabet etmeme yükümlülüğü gibi sorumlulukları düzenlenmeli ve karşılıklı hakları korumak maksadıyla sözleşmeye aykırılık halinde cezai şart uygulanacağı gibi bir takım caydırıcı önlemler alınmalıdır.

STARTUP HUKUNA DAİR MEVZUATLAR
-Teknoloji Geliştirme Belgeleri Kanunu
-Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun
-Melek Yatırımcılık Yönetmeliği
-Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Teblig
-Yargıtay Kararları

İhsan Baytak

Influencer Marketing

Influencer Marketing

Son verilere göre dünya nüfusunun %53’ü interneti, %43’ü sosyal medyayı aktif kullanıyor. Mobil cihazların web trafiğinde etkinliği ise son 5 yılda %36 arttı. Günden güne dijitalleşiyor, internet ağında yaşamaya başlıyoruz. Süregelmiş alışkanlıklarımız da bu değişimi takip ediyor. Televizyon reklamları, billboardlar pazarlamayı tatmin etmiyor. Çünkü insanlık artık internet ağlarında, pazarlama artık sosyal medyada. Dijital dünyanın rekabetçi ortamında ise influencer marketing, en hızlı ve avantajlı yol haline geldi.

Influencer Türkçe karşılığı tam olarak sağlanmamakla beraber etkileyen, etkileyici demektir. Influencer Marketing, Youtube, Facebook, Twitter, Periscope, Instagram gibi sosyal medya kanallarında yüksek takipçi sayılarına sahip kişilerin içerik yoluyla bir ürün ya da marka hakkında deneyimlerini güven sağlayarak takipçilerine aktarmasıdır. İşte böylelikle, geleneksel pazarlamanın türü olan Word of Mouth (ağızdan ağza pazarlama) dijital dünyada tekrar yerini aldı.

Influencer marketing stratejisinde amaç, hedef kitlenin istenilen tüketim davranışlarını gerçekleştirmesidir. Gücünü üç kaynaktan almaktadır :

  1. Sosyal erişim: Influencerların sosyal medya yoluyla binlerce kişiye ulaşmaları bu kapsama girer.
  2. Orijinal içerik: Influencer, orijinal ve pazarlama odaklı içerikler üretir.
  3. Tüketici güveni: Hedef kitle ile güçlü ilişki kurarak onların fikirlerini fark ettirmeden yönlendirirler.

Bir Örnekle Influencer Marketing
YouTube’ta fenomen bir aşçıyı ele alalım. İzleyici kitlesi genel olarak mutfakta bulunmayı seven yahut bir şekilde mutfakta bulunan kitledir. Mutfak eşyalarını pazarladığınızı varsayalım. Doğrudan fenomen aşçının kullanması, sevmesiyle tüketici kitleye direkt güvenle hitap edersiniz. O ürünü sadece kullanır, size reklam yapıyor imajı yaratmaz. İşte bu noktada daha etkileyici olur, güven sağlar ve alelade yaptığınız pazarlamaya kıyasla daha fazla karşılık alırsınız

img-20181214-wa00372201194753161285571.jpg

Canlı Bloglama Marketing6.18

 

Kulüp danışman hocamız Elife Akiş ve Kulüp başkanımız Begüm Hayta’nın açılış konuşmalarıyla Marketing6.18 başladı!

İlk ourumumuz revolutionDM’den Yılmaz BOZAN ile SEO ve SEM’i öğrenerek başladık.

 

Datayı incelemek çok önemli !

-Yılmaz BOZAN

Mobil kullanıcıların %94’ü dikey %6’sı yatay kullanıyor. Uygulamanızı, web sitenizi hangi kullanım şekline göre ayarlarsanız daha fazla verim alırsınız ?

Tasarım ve farklı bakış açısı: Sizin bakmanızı ya da görmenizi belirler.

Yılmaz BOZAN

Pazarlamanın her alanında duygu vardır. İnsanlar duygularına göre bakarlar ya da görürler.

Sosyal medyaların ölçüleri farklıdır. Önemli bir unsurdur, dikkat edilmelidir.

Peki sosyal medya hesaplarını nasıl büyütürüz?

1.Doğru hashtag kullanımı

2.İlgili paylaşımları beğenme, yorum atma

3.Düzenli paylaşımlar

4.Etkileyici efekt ve filtre kullanımı

5.Kolaj oluşturma

6.Diğer sosyal ağlardan destek alma

7.Güncel olun

8.Pazar Günü! (En aktif gün)

9.Önerilen arkdaşları takip edin

10.Liderleri takip edin

Web sitesi için ise en önemli iki başlığın “call action” ve “değereler” olduğunu söylerek birinci oturumu bitirdik.

İkinci oturum olan Growth Hacking’e KolayİK’dan Tunca Uçer, Hackquarters’tan Kaan Akın ve Scorp’tan Sinan Keleş ile başladık

Growth Hacking ekibinde bir şeyleri çok hızlı anlamamız lazım. İnsanlar içeri giriyorlar, etkileşimleri nasıl? Ne yapıyorlar? 1 ayda datayı oluşturmalı, analiz etmeli ve deneme ortamı yaratamalıyız

-Kaan AKIN

Veriyi anlayacak ve analiz edecek, mutlu kullanıcıları üretecek birinin ekibinin olmazsa olamazı olduğunu vurguladılar.

Startup ortamı aslında bir hayal. Girişimci sürekli terasta kahve molası veren değil, ofiste çeşitli başlıklardan makale okuyandır.

Tuna UÇER

“Aklınıza çok güzel bir şey geldi”de değil, ihtiyaç ve verilerin uyuştuğu doğru noktada ekip kurulmalıdır. Yapmanız gereken her şey denemek, test etmek, araştırmak, anlamak !

-Sinan KELEŞ

Growth Hacking oturumumuzu konuşmacılarımızın tavsiyeleri ile sonlandırdık.

Think Marketing oturumumuza SAP’den Özlem Kestioğlu ile doğru pazarlama olmadan satın yapmanın imkansız olduğunu vurgulayarak başladık.

Bir markanın değeri insana kattığı ile ölçülür.

Özlem KESTİOĞLU

Pazarda mutlu müşteriler yaratmaktan daha faydalı bir pazarlama olamayacağını belirtirken pazarlamanın değer yaratmak ve insana fayda üzerinden dokunmak olduğunu belirtti.

BtoB dünyasında pazarlamanın reklam kampanyası, algı değil de elle tutulabilir ciro olduğunu açıkladı.

İnsanlar satın almadan önce farkına varır sonra düşünür, düşündüğünü değerlendirir son olarak satın alırlar. Özlem Kestioğlu ise müşterilerini bu aşamalarda eğittiğini anlattı.

Tabii ki okuyun ama harekete de geçin. Mutlaka küçük ya da büyük bir işte bulunun. Fark yaratmak için harekete geçin !

Özlem KESTİOĞLU

Oturumumuza PayU’dan Gaye Or ile devam ettik.

Hiç staj yapmadığını, kariyerine belirlemeden başladığını mezun olunca sahip olduğu deneyimlerin onu doğru yola sevk ettiğini anlattı.

Bir çok şirket için; pazarlama=satış. Maalesef ülkemizde pazarlamanın değerini bilen çok az.
-Gaye OR

Pazarlama ürünün tasarımından başlayıp satışına kadar sürecin parçasıdır.

Gaye OR

Pazarlamanın rakamlarla ölçülebileceğini ama tek düze olmadığını belirtti.

İş hayatı kolay değil, kadınlar için hiç kolay değil. Çünkü kadınlar bazı şeylerin engelini, kadın olduğu için ortaya çıktığını anlayamazlar bile.

Gaye OR

Gaye Or “Her zaman çatışacaksınız, hayatta yalnızsınız. Vaz geçmeyin! Zaman planı ve istek yeterli.” Diyerek oturumunu sonlandırdı.

Brand oturumumuza Ömer Barbaros Yiş videolu sunumlarıyla imkansız olarak görmeyenlerin hayal edip kazandığını ve şirket kurduğunu anltarak başladı.

Beklentiler, tüketim alışkanlıkları, teknoloji, insan ve dünya değişiyor. Çünkü alternatif markalar çok çeşitli.

Ömer Barbaros YİŞ

1440 dakikaya nasıl değer katarız? İle haraket edilmesi gerektiğini vurgularken empati kurmanın yaşamın temel yapı taşı olduğunu belirtti.

Farklı düşünün, tüm sorunları çözün!

-Ömer Barbaros YİŞ

Tavsiyesi ile oturumu sonlandırdı.

Artificial Intelligence oturumumuz okulumuz akademisyenlerinden Doç. Dr. Haluk Zülfikar ile başladık.

Veri odaklı pazarlama bitti. Pazarlama piyasadan bir adım önde gidiyor. Şu an veri güdümlü pazarlama bitti.

Doç. Dr. Haluk ZÜLFİKAR

“Yapısal değişikliğe gitmeliyiz. MIT mezunlarının bile %65’i topluma katkı sağlamıyor.” Derken bizim yaşımızda olsaydı yapacağı iki çalışmayı şöyle anlattı:

1. IT temelli eğitim

2.IT’nin pazarlamasını öğrenme

Ve bu çalışma temelleriyle sektörü seçeme.

Yapay zeka pazarlama ile veri üreten kaynaklar üretmelidir diyerek oturumu sonlandırdı.

Neuro Marketing oturumumuza Eda Ocak “Yeni Iphone çıktığında eski Iphone’ların kırılma oranı artıyor” araştırması ile dikkatimizi çekerek başladı.

FOMO yani geride kalma korkusunun üzerimizde oynandığını anlatırken bunun evrensel olduğunu ve hayatta kalmamızı sağladığını söyledi.

Davranış beklentimiz varsa duyguları satarız.

Eda OCAK

Duygularımızı ifade edemediğimiz için sözlerimiz bizi modellemez.

Eda OCAK

İnsan gözünün Z formasyonda okuduğunu ama tam orta odaklı gördüğünü ifade ederek son oturumumuzu bitirdi.

Jatlag müzik grubuyla günümüze keyifli bir nokta koyduk.