Siber Zorbalık ve Sosyal Medya Linç Kültürü
Teknolojinin gelişmesi ve hayatımızın her alanına girmesi, zorbalık ve linç kavramlarının da dijital ortamlara aktarılmasına neden oldu. Yapılan araştırmalara göre her 4 ergenden biri siber zorbalığa maruz kalırken, 6 ergenden biri de siber zorbalık yapıyor. Artık durum o kadar endişe verici bir noktaya gelmiş durumda ki, bir kişinin bir filmi, bir diziyi ya da bir şarkıyı sevmemesi veya başka bir fikir belirtmesi onun ölüm tehditleri alması için yeterli bir sebep olarak görülüyor. İşin daha da korkutucu boyutu, bu zorbalığı yapanların ve zorbalığa maruz kalanların genellikle çocuklar ve gençler olması. Halk arasında ‘klavye delikanlılığı’ olarak adlandırılan siber zorbalık, özellikle sosyal medyadaki linç kültürü ve gruplaşmaların da etkisiyle artık kurbanlarını intihara sürükleyen bir konuma gelmiştir. Bu linçler bazen kişinin ırkı, cinsiyeti, mesleği ya da dini gibi konular bahane edilerek yapılabilirken, bazen de özellikle ünlü kişilerin lafları çarpıtılarak da yapılmakta.
Siber Zorbalığın Tanımı ve Özellikleri
Geleneksel zorbalık kendini savunamayacak kurbanların üzerinde kendinden daha büyük ve güçlü olan akranları tarafından yapılan fiziksel, psikolojik ve sözel şiddettir.
Siber zorbalık bir kişiyi taciz ya da tehdit etmek, hakaret etmek, rahatsız etmek, hedef almak, kişinin itibarını zedelemek veya ona saldırmak için sosyal medya, video oyunları ve mesajlaşma uygulamaları gibi dijital teknolojiler kullanılarak yapılan zorbalıktır. Genel olarak çocuklar ve gençler arasında olan siber zorbalığın en belirgin özelliklerinden biri, geleneksel zorbalığın aksine fiziksel olarak ya da yüz yüze iletişim halinde gerçekleşmemesidir. Siber zorbalık online platformlar üzerinden gerçekleştirilen psikolojik bir şiddettir.
Siber zorbalığın bir diğer önemli özelliği, kurbanın zorbayı tanımamasıdır. Sosyal medya ve internetin sağladığı gizlilik zorbanın çoğu zaman anonim olmasına olanak sağlar. Bu yüzden zorba, kişinin hiç tanımadığı biri olabilirken, çok yakından tanıdığı veya ailesinden biri de olabilir.
Bir diğer özellikse, siber zorbaların sadece kendinden güçsüzlere değil, gerçek hayatta kendilerinden daha güçlü olan kişilere karşı da zorbalıklar ve linçler gerçekleştirebilmeleridir. Pek çok defa sosyal medya grupları aracılığıyla örgütlenen kişiler özellikle ünlü insanlara karşı linç faaliyetlerinde bulunmuştur.
Siber zorbalığa örnek olarak;
- Sosyal medya siteleri aracılığıyla rahatsız edici, tehdit ve hakaret içeren mesaj ve içeriklerin paylaşımı,
- Kişinin paylaşılmasını istemediği bir fotoğrafının, videosunun veya mesajının izinsiz paylaşılması ya da bu içeriklerin bağlamından koparılarak başka yerlere çekilmesi,
- Kişi hakkında yanlış ve yalan bilgi yayılması,
- Fake hesaplar açarak kişiye zarar verilmesi,
gibi şeyler gösterilebilir.
Linç Kültürü
Sosyal medyada artık hepimizin denk geldiği ve belki de katıldığı “linçler” bir kişiyi ya da grubu hedef alan paylaşımlar olarak tanımlanabilir. Şu günlerde sosyal medyada bir kişinin ya da grubun haklı veya haksız sebeplerle hedef gösterildiğini görmek oldukça olağan bir şey haline gelmiş durumda. Bu linçlerin sebebi bazen din, siyaset ve ırk gibi hassas konularda belirtilen fikirler olabilirken, bazen de bir kişinin linç yemesi için menemeni soğansız yediğini söylemesi yeterli.
Genellikle ünlülerin ve sosyal medya fenomenlerinin maruz kaldığı bu linçlerin temel özelliklerinden biri, saldırganların, kişinin paylaştığı şeyin ne olduğu tam olarak bilmemesidir. Hatta bazen bu kişiler, linçlediği kişiyi tanımamaktadır bile. Sosyal medyada paylaşılan şeylerin zaman zaman art niyetli olarak zaman zamansa yanlış anlaşılmalar neticesinde farklı yerlere çekilmesi ve insanların bilgi eksikliği ya da yanlış bilgilendirme sonucunda bunları yanlış yorumlaması pek çok kişinin hedef gösterilmesine neden olmakta. Kimi durumlarda, saldırganlar, kişinin paylaştığı şeye bakmadan, tamamen o kişi hakkındaki duygularını ön plana alarak saldırmakta. Örnek vermek gerekirse, çoğu zaman ünlü insanlara sırf onları sevmedikleri için saldıran kişiler görülmüştür. Bu durum öyle bir boyuta gelmiştir ki, bazı insanlar artık sevmedikleri kişilerin açığını aramakta, yanlış bir sözünü beklemektedirler.
Kısaca bu linçlerin temel sebebi her daim kişinin tam olarak ne paylaştığı olmuyor. Kişinin ne paylaştığını bilmeden, konu hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan, sadece kişinin cinsiyetine, yaşına, ırkına, dinine, geçmişine veya yaşam tarzına bakılarak saldırılar yapılmakta. Pek çok uzman bunu tahammülsüzlüğe bağlamakta.
Bu konuya en net örneklerden biri de ünlü şarkıcı Aleyna Tilki’nin sosyal medya üzerinden uğradığı saldırıdır.
Genç şarkıcı Aleyna Tilki, 42.Pantene Altın Kelebek Ödülleri’nde yaptığı konuşmayla başta Ekşi Sözlük olmak üzere pek çok sosyal medya sitesinde kullanıcıların tepkisini çekti. Pek çok kişi Aleyna Tilki’nin konuşmasını yapmacık, utanç verici, samimiyetsiz ve egoist bir konuşma olarak nitelendirdi ve bunu saldırgan bir dille, hakaretler eşliğinde dile getirdi. Aleyna’nın bu genç yaşında edindiği ün, aldığı ödül gibi faktörler göz önüne alınınca bu tarz bir konuşmada yanlış cümleler kurması, kendisini doğru ifade edememesi oldukça doğalken, kimse bunları göz önüne almadan Aleyna’ya tepki gösterdi. İlginç bir durum olarak, pek çok kişi tepkisini “Aleyna’yı zaten sevmem ama…” tarzı ifadelerle dile getirdi. Bu kişilerin Aleyna’yı hedef göstermek için bir fırsat kolladığı, bu konuşma olmasaydı da bir bahane yaratacakları ortada.
Bir başka yaygın linç türüyse “ofansif mizah” üzerine yapılan linçlerdir. Bazı sosyal medya kullanıcıları kendilerince komik olan ırkçı, cinsiyetçi ve saldırgan tarzda “şakalar” yapmakta. Bu “şakalar” doğal olarak kimi insanlar tarafından art niyetli ve kırıcı olarak görülmekte bu da şakayı yapan kişinin sosyal medyada linçlenmesine neden olabilmektedir. Bu linçler bazen “şaka” yapan kişilerin işlerinden kovulmalarına, bazen de tutuklanmalarına kadar gidebiliyor. Kimi insanlar bu tarz “şakalar” yapan kişilerin linçlenmesini doğru bulurken, kimileri bunların sadece şaka olduğunu, insanların alınmasının doğal olduğunu ama fazla abartılmaması gerektiğini düşünmekte.
Aşağıdaki iki örnekle bu iki görüşü daha açıklayıcı bir şekilde göstermeye çalışalım.
Bu tarz şakaların başımıza nasıl işler açabileceğinin en iyi örneği Justine Sacco’nun attığı tweet ve sonrasında yaşananlardır. Amerika’dan Güney Afrika’ya giden Sacco, uçağa binmeden önce “Afrika’ya gidiyorum, umarım AIDS olmam. Sadece şaka yapıyorum, ben beyazım.” şeklinde bir tweet atıyor. Sadece 170 takipçisi olan Sacco, uçaktan inince hayatının en büyük şokunu yaşıyor çünkü Sacco ve attığı tweet, Twitter’ın bir numaralı gündemi haline gelmişti. Pek çok insan Sacco’yu ırkçılıkta suçlamakta, çalıştığı şirketi etiketleyerek işten kovulmasını istemekteydi. Bazı şirket çalışanları bile Sacco gibi biriyle çalışmak istemediklerini belirten tweetler atmıştı. Dahası Sacco’nun uçaktan inip inmediğine dair #hasjustinelandedyet diye bir etiket bile açılmıştı. Olayın içine pek çok ünlü, fenomen, sivil toplum kuruluşu, basın kuruluş ve firma dahil olmuş durumdaydı.
Sacco bu tweetinden dolayı sosyal medya hesaplarını kapattı, işini kaybetti ve artık “ırkçı” damgasıyla yaşamak zorunda. İşin en tuhaf kısımlarından biriyse tüm bu olanlar sadece 11 saat içinde yaşandı. Bir insan attığı bir tweet yüzünden işini, sosyal çevresini ve itibarını 11 saat gibi kısa bir sürede kaybetti. Sacco’nın tweetinin ırkçı bir tweet olduğu ortada, ancak bunu hak edip hak etmediği çok ayrı bir konu, bu yazının da konusu bu değil. Ama sosyal medya linç kültürünün ne boyuta geldiğinin çok iyi bir örneği.
Ancak bir grup insan bu linç kültürünü ifade özgürlüğüne karşı bir hareket olarak görmekte. Ofansif şakaları ve standup gösterileriyle tanınan ünlü komedyen Ricky Gervais pek çok defa sosyal medya lincine maruz kalmış ve bu konudan oldukça şikayetçi olan bir kişi. Bir röportajında sosyal medya için “Sosyal medya herkesi daha abartılı bir hale getiriyor. Eğer sola sempatin varsa Troçki oluyorsun, sağa sempatin varsa Hitler oluyorsun. Eğer merkezde kalmaya çalışırsan iki tarafta seni korkaklık ile suçluyor ve senden nefret ediyor.” diyen Gervais’e göre bir şeyden alınmış olmanız sizin haklı olduğunuz anlamına gelmiyor. Buradan Gervais’in ırkçı şakaları savunduğu anlamını çıkarmak doğru olmaz. Gervais’e göre bunlar sadece şaka. Sosyal medyayı, sosyal medyada paylaşılan şeyleri ya da yaşlı bir İngiliz’in attığı tweetleri ciddiye almanıza gerek yok. Gervais gibi düşünen pek çok insan kimin neye alınacağının tahmin edilemeyeceğini bu yüzden çok rahatsız olanların linçlemek yerine hesabı engellemesini ya da uygun bir dille uyarması gerektiğini savunmakta.
İki tarafında kendince haklı olduğu bu tartışma, uzun yıllar boyunca gündemimizde kalacak gibi duruyor.
Türkiye’de Siber Zorbalık
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de özellikle sosyal medya üzerinden yaşanan siber zorbalık olayları sıkça görülmekte. Bu konuda pek çok sivil toplum ve devlet kuruluşu çalışmalar yapmakta ve projeler düzenlemekte.
Bu çalışmalardan biri Kocaeli Üniversitesi ve TÜBİTAK tarafından gerçekleştirilen Siber Zorbalık araştırması. Bu araştırmaya göre, araştırmaya katılan kişiler arasında siber zorbalığa maruz kalma oranı %20. Aynı araştırmaya göre öğrencilerin %11.64’ü siber zorbalığa maruz kalırken, %10.13’ü siber zorbalık yapıyor. Sosyal medyada sözlü tacize maruz kalanların oranıysa %25.4. Araştırmanın en dehşet verici taraflarından biri, sosyal medya kullanıcılarının ‘şikayet et/bildir’ özelliğini kullanma oranları ve nedenleri. Araştırmaya göre kullanıcıların %57.6’sı ‘şikayet et/bildir’ özelliğini kullanıyor. Bunun en yaygın nedeniyse taciz.
Ipsos’un 2018 yılı Siber Zorbalık Araştırmasına göre Türkiye’de siber zorbalık farkındalık oranı %60. Araştırmaya katılan ebeveynlerin %4’ü çocuklarının düzenli olarak siber zorbalığa maruz kaldığını söylerken, %20’siyse en az bir kez bu durumla karşılaştıklarını belirtiyor. 2016 yılında %14 olan bu oran , 2011 yılındaysa %5’di. Gene bu araştırmaya göre zorbalığa maruz kalan çocukların %60’ı buna sosyal medya üzerinden maruz kalıyor.
Ipsos’un bu araştırması hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak için aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirsiniz:
https://www.ipsos.com/tr-tr/siber-zorbalik-konusunda-kamuoyundaki-farkindalik-artiyor
Bu iki araştırmadan anlaşılabileceği üzere, siber zorbalık özellikle gençler ve çocuklar arasında oldukça yaygın olan bir sorun. Bu soruna çözüm olarak üretilen projelerden biriyse “Siber Zorbalığa Karşı Farkındalık Projesi”.
Tamamen gönüllü insanların sürdürdüğü bu projenin amacı, siber zorbalığa karşı farkındalığı artırmak. Bunun için çeşitli seminer ve konferanslar düzenlemeyi, destek olabilecek kişi ve kurumlara ulaşmayı amaçlayan projenin sosyal medya hesabına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
https://twitter.com/szkarsiyiz
Milli Eğitim Bakanlığı da siber zorbalık ile mücadele etmeye çalışan kurumlardan biri. Bakanlığın EBA üzerinden kullanıma sunduğu Siber Güvenlik Portalı, çocukların internet kullanımının güvenliğini artırmayı hedefliyor ve bunun için öğretici ve eğlenceli içerikleri kullanıyor. Portala aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz:
http://www.eba.gov.tr/siber-guvenlik
Tüm projelere ek olarak yaşanan zorbalıkların bir hukuki boyutu da elbette bulunmakta. Her ne kadar hem Türkiye’de hem de dünyanın pek çok ülkesinde direkt olarak siber zorbalığı konu alan düzenlemeler bulunmasa da, Türk Ceza Kanunun çocuğa cinsel istismar, tehdit, intihara yönlendirme, hakaret, özel hayatın gizliliğinin ihlali gibi maddeleri üzerinden hukuki işlemler yapılabiliyor. Pek çok hukukçu, siber zorbalığı konu alan düzenlemelerin ve mevzuatın gerekliğini savunmakta.
Bazı İstatistikler
-Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre siber zorbalığa maruz kalan öğrencilerin %20’si bunu dedikodu, hakaret ve iftira şeklinde yaşarken, %12’si cinsiyetçi yorumlara maruz kalıyor. (Kaynak: Cyberbullying.com)
-Siber zorbalığa en çok konu olan şeylerden biri gençlerin dış görünüşü. Gençlerin dış görünüşleri yüzünden saldırıya uğrama oranları %61. Bunu %25’le akademik başarı, %17 ile ırk, %15’le cinsiyet ve maddi durum, %11’le de din izlemekte. (Kaynak: Nveee.org)
-Genç kızlar arasında en çok görülen siber zorbalık türü online ortamlarda dedikodu ve iftira yayma şeklinde. (Kaynak: Pewresearch.org)
-Amerika’da yetişkin kullanıcıların %53’ü herhangi bir şekilde siber zorbalığa maruz kaldıklarını söylüyor. Yetişkinlerin %18’i cinsel tacize maruz kalırken, %22’si tehditlerle uğraşmak zorunda kalıyor. (Kaynak: Statista.com)
– 12–17 yaş arası çocukların %37’si en az bir kere siber zorbalığa maruz kalıyor. (Kaynak: comparitech.com)
– Gençler en çok Instagram üzerinden siber zorbalığa maruz kalıyor. Instagramdan sonra sırasıyla Facebook, Snapchat ve WhatsApp geliyor. (Kaynak: enough.org)
– Online oyunlarda da siber zorbalık olayları yaşanmakta. Yapılan bir araştırmaya göre siber zorbalık olayları %26.8 oranıyla en çok MMORPG oyunlarında görülüyor. Bunu %24.5’le third-person shooter oyunları, %14.2’le first-person shooter oyunları, %11.9’la da spor oyunları izliyor. (Kaynak: techjury.net)
-Siber zorbalığa maruz kalanlar pek çok psikolojik ve fiziksel sorunla yüzleşmekte. Araştırmalara göre siber zorbalık sonucu mağdurların %41’i sosyal anksiyete sorunu yaşarken, %26’sı intihar etmeyi düşünüyor. Kimi mağdurlar zorbalık olaylarından sonra hesapları siliyor ya da sosyal medya kullanmayı bırakıyorken, bazı mağdurlar yeme bozuklukları, kendine zarar verme, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi çok ciddi sorunlarla yüzleşebiliyor. (Kaynak: Ditchthelabel.org)
Doğukan ÇOLAK